Ocak 2018’te Lesoto da bulunan Letseng madeninden çıkarılan
910 kıratlık elmas dünyanın mücevher kalitesindeki en büyük beşinci elması
namını taşımaktadır. D rengi ve tip 2a grubundan olduğu bilinmektedir.
12 Mart 2018’te Antwerp’te düzenlenen bir ihalede 40 milyon
dolara alıcı bulmuştur.
Hakkında daha fazla bilgi mevcut değildir.
Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz
Yakın dönemde piyasaya çıkan karboritin fikir aşaması 1970
yılında oluşmuş. Percie von Rosen emeklilik projesi olarak adlandırmış bunu. Mozanitin gelişmiş versiyonu dersek yanlış bir
terim olmaz. Günümüzde elmasın en yakın taklidi karborittir.
Karborit piyasaya daha yeni sunulduğu için hakkında pek
bilgi yoktur. Üretici firma da taklit edilmemesi için bazı bilgileri açıklamama
taraftarı. O yüzden şu an elimizde kimyasal ve fiziksel bazı değerleri mevcut
değil. Ama aldığımız bilgileri kabaca anlatabilirim.
Ham haldeki karboritler
Mozanitle pırlanta arasındaki farkları azaltmak adına yapılmış
bir proje. Mozaniti ayırma tekniğimiz olan elektrik iletkenliğinin karboritte
olmadığı bilgisi geçti elimize. Yani henüz karboriti pırlantadan ayırt edecek
bir cihazın varlığından söz edemeyiz. Mozaniti ayırt ettiğimiz ikinci bir
yöntem olan çift kırılmayı da minimalize etmişler. Çift kırılmayı yakalayabilen
uzman bir göz karboriti de ayırt edebilir. Ama mozanitten daha zor olduğunu
belirtmek lazım. Ayrıca mozanitin yüksek olan dispersiyon değerini de indirerek
parıltıda elmas görünümünü elde etmiştir. Sertlik bakımından elmasa mozanitten
daha yakın olduğu söyleniyor. Elmasın sertliği mohs eşeline göre 10’dur,
mozanitin sertliği ise 9.25 iken geliştirilerek 9.75’e çıkarıldığı
bilinmektedir. Karboritin sertliği de 9.8 ile 9.9 arasında olduğu tahmin
ediliyor. Özgül ağırlık olarak da elmasla mozanit arasında olduğu ön bilgisini
aldık. Yani tam olarak mozanitin elmasa çok daha yakın bir türevi diyebiliriz
karborit için.
Sentetik elmas üretim tekniklerinden olan CVD yöntemiyle
mozanit tohumunu büyüterek, bu arada karbon miktarının artmasıyla kimyasal ve
fiziksel özellikleri değişerek karboritin elde edildiğini söyleyebiliriz. Genel
merkezi Güney Afrika'da bulunan firmanın, taşları genelde Belçika’da kestirdiği ve
her taşın kemerine lazerle seri numarası yazıldığını söyleyebiliriz.
Büyütülmeye hazırlanmış mozanit tohumları
Endüstride kullanmak için değil de birebir pırlantanın
yerini almak amacıyla üretildiği için daha titiz bir çalışmayla üretildiğini
belirtmekte fayda var.E – F, G – H ve I
olarak üç ayrı tonda üretildiği ve hepsinin VVS – VS kalitesinde olduğu
söyleniyor. Fiyat olarak da taş büyüdükçe elbette pırlantayla arasındaki fark
açılıyor. O yüzden pırlantanızı güvendiğiniz bir yerden almanızda fayda var.
Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz
Elmas sadece mücevher sektörüne hitap eden bir mineral
değildir, endüstride de elmasın kullanım alanı geniştir. Maliyeti yüksek olduğu
için de gerek yerini alabilecek başka bir şey gerekse de sentetiğini ucuza
üretebilmek için uzun yıllar çalışmalar yapıldı.
1891 yılında Arizona’da bir meteor kraterini incelerken
Henri Moissan tarafından keşfedilen mineral ilk başta elmas zannedildi. Yıllar
sonra bunun silisyum karbür olduğu anlaşıldı. Elmas gibi sert bir yapıya sahip
olması ve ısı iletkenliğiyle bütün dikkatleri üstüne çekti. Onuruna bu keşfe
“Moissanite” mozanit adı verildi.
Henri Moissan
Doğada çok ender bulunan bu mineralin sentezlenmesi elmasa
göre daha kolay oldu. İlk başta endüstride büyük bir fayda sağlayan mozanit,
daha güzel görünümde üretilerek 1998 yılında Charles & Colvard şirketi
tarafından patentini alınarak kuyumculuk sektörüne adım attı.
Elmasın mohs sertlik eşelindeki değeri 10 iken
taklitlerinden 9.25 ile ona en yakın olan mozanitti. Mozaniti geliştirme projelerinde 9.75 sertliğe kadar çıktığı bilinmektedir. Dispersiyon (ateş)
denilen ışık saçma değeri, pırlantanın 2.5 katı olan mozanit elmasa göre daha
parlak bir görünümdedir.
Mozanitin elmasa göre yüksek dispersiyonu
Elmasa yakın ısı iletkenliğine sahip olan mozanit eski tip
ısı iletkenliği cihazlarıyla tespit edilememektedir. Özgül ağırlığı da 3.22
olduğundan kumpas karat ilişkisinde elmasın %10’luk yanılma payı içinde kalır
ve bu yöntemle de ayırt edilemez.
Peki, mozanit ile pırlanta nasıl ayırt edilir?
Bunun için bilimsel iki yöntemden bahsedebiliriz.
İlk yöntem, elektrik iletkenliği farkından yararlanarak
ayırt etmektir. Elmasların büyük çoğunluğu elektriğe karşı yalıtkandır. Bor
içeren elmasların yarı iletken olduğu bilinmektedir. Oysa mozanit iyi bir
elektrik iletkeni olduğu için açık farkları vardır. O yüzden ısı iletkenliğini
ölçen cihaz geliştirilerek elektrik iletkenliğine de bakan versiyonu
üretilmiştir.
Pırlanta, mozanit ve kübik zirkonun cihazla ayırt edilmesi
İkinci yöntem ise mozanitin içine giren ışığı çift
kırmasından faydalanarak ayırt etmektir. Elmasın içine giren belli bir açıyla
kırılarak elmas içinde hareket edip tekrar tek bir açıyla çıkış yapar.
Mozanitin için giren ışık ise iki farklı açıyla kırılarak farklı açılarla
hareket eder. O yüzden mozanitin içine baktığımızda her şeyden ikişer tane
görürüz. Bu çift kırılmayı tablasından değil de yandaki fasetlerden daha rahat
ayırt edebiliriz. Yandaki fasetlerin de en büyüğü bezel faseti olduğu genelde o
tercih edilir.
Mozanitteki çift kırılma
Fiyat olarak küçük taşlarda elmasa yakın değerde olan
mozanitin büyük taşlarda elmasa göre gayet düşük kaldığı görülmektedir. Bir
uzman tarafından incelenmediği sürece ayırt edilmesi çok zordur.
Eski mozanitlerde hafiften yeşile çalan bir renk tonu vardı. Sonra uzun bir dönem pırlantanın I - J tonlarında üretildi. Yaklaşık üç yıl kadar önce de G - H ve E - F olarak iki farklı tonda daha üretilmeye başlandı.
Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz
Pırlantaya benzer taşlar içerisinde hala en çok üretileni
hiç şüphesiz ki kübik zirkondur. Yıllar boyu süren araştırmalarla geliştirilip
1973 yılında Rus bilim adamları tarafından istenilen sonuca ulaşıldığı
açıklandı ve 1976 yılında ticari üretimi başladı. Büyük ilgi gören kübik
zirkonun 1980 yılında 60 milyon kırat yani 12 ton üretildiği bilinmektedir. Her
geçen gün katlanarak üretimi artmıştır.
Pırlanta formundaki kübik zirkon
Kübik zirkon, kübik zirkonya olarak da anılabilir ancak
bazen piyasada zirkon olarak da anılır. Zirkon esasen kimyasal formülü farklı
olan bir mineral olduğu için yanlışlığa sebebiyet vermektedir. Kuyumculuk sektöründe
kübik zirkona “atom” da denilmektedir. Swarovski marka adıyla ünlenen taş, yine
aslında kübik zirkondur.
Üretim maliyeti düşük olduğu için, kübik zirkon kuyumculuk
sektöründe pırlanta görünümü elde edilmek istenilen takılarda sıkça kullanılır.
Genelde beyaz renkte üretilirken, farklı elementler katılarak pek çok rengi de üretilmeye
başlanmıştır.
Peki, kübik zirkonu pırlantadan nasıl ayırt edebiliriz?
Bunun pek çok yolu vardır. Tecrübeyle çoğu kuyumcu ayırt edebilir
ama iki yöntemle daha önce bu iki taşı görmemiş birisi bile hiç şüphesiz
ayırabilir.
Birinci yöntem elmas yüksek ısı iletkenliğinden yararlanarak
ayırt etme yöntemidir. “Diamond tester” adı verilen cihaz oluşturduğu ısıyı
ucundaki metal aksamdan temas ettirilen taşa verir ve ısının ne kadarının geri
geldiğini ölçer. Elmas çok iyi bir ısı iletkeni olduğu için ısının çoğunluğu
geri gelir ve göstergede sonuna kadar tepki verebilir. Kübik ise ısıya karşı
yalıtkan olduğu için cihazın verdiği ısı geri gelmez ve göstergede hiçbir hareketlilik
olmaz. Aradaki bu farktan çok rahat bir şekilde ayırt edilebilir.
Pırlantanın ısı iletkenliği Kübik zirkon ise ısıya karşı yalıtkandır
İkinci yöntem ise özgül ağırlık farkından taşları ayırt
etmektir. Bunun için kumpasla taşların çap ve yüksekliklerini ölçmemiz gerekir.
Bu konuda çalışmalar yapan konunun uzmanları farklı formüller vermiştir ama çoğunlukla
kullanılan “maksimum çap X minimum çap X yükseklik X 0.0062 = … ct” formülüdür. Bu formülle hesaplama yaptığımızda çıkan sonuç pırlanta da %10 yanılma payı verebilir. Yanılma payı taşın kesim kriteriyle alakalıdır. Elmasın özgül ağırlığı 3.52, kübik zirkonyanın özgül ağırlığı ise 5.55 ile 6 arasında değiştiği için aynı ölçülerdeki kübik zirkon pırlantadan en az 1.6 kat daha ağır gelir. Aradaki bu büyük farktan rahatlıkla ayırt edilebilir.
Kumpas kırat ilişkisinde pırlantayla kübik zirkonu ayırt etmek
Aynı çap ve yükseklikteki atom ise yaklaşık 0.95 ct gelecektir.
Ayırt etme yöntemleri arasında genelde çizgi testinden bahsedilir.
Buradaki prensip de, düz bir çizginin üzerine külahları yukarı bakacak şekilde
iki taşı koyduğunuzda kübik zirkon altındaki çizgiyi net bir şekilde
gösterirken pırlanta ışığı kırdığı için çizgiyi görmek zorlaşır. Bu teknik te
pırlantanın kesim kalitesi düşük olduğunda ışığı kırma şekli de değişecektir ve
bu yöntem yanıltıcı bir hal alacaktır. O yüzden bilimsel olarak ayırt etme
yöntemlerinde yer almaz.
Çizgi testiyle pırlantayla atomu ayırt etmek
Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz
Pırlanta nadir bulunduğu ve ekonomik olarak da herkesin elde edemeyeceği değerde olduğu için yıllar boyunca ona benzetilmeye çalışılan taşlar olmuştur. Asırlar boyunca beyaz olan her taş elmasla kıyaslanmıştır ancak ışıltısı ve sertliği bakımından hiç biri ona yaklaşamamıştır. 20. yüzyılın başlarından itibaren elmas görünümü yakalamak için sentetik olarak taşlar üretilmeye başlanmıştır.
Yakın zamanda elmasın taklidi olarak piyasaya sürülen taşlar şunlardır:
Kurşunlu cam (1900)
Titanya (1948)
Fabulit (1955)
YAG (1962)
GGG (1968)
Kübik zirkon (1976)
Mozanit (1998)
Karborit (2019)
Elmas görünümüne sahip olan ilk taklit hiç şüphesiz ki camdan türetilmiştir. Sertlik bakımından biraz daha üstün olabilmesi için de kurşunlu camdan pırlanta formunda taşlar üretilmiştir.
Pırlantaya benzer olarak görülen bu taşların elbetteki kimyasal ve fiziksel olarak farklılıkları bunlardan yararlanarak da onları ayırt edebiliyoruz. Bu konuyu geniş bir şekilde kendi başlıkları altında inceleyeceğiz.
Piyasada sıklıkla kübik zirkon (CZ), piyasa adıyla atom denilen taş ve mozanit karşımıza çıkmaktaydı. Bu yıl satışa sunulan karborit taşının da piyasada nasıl yer edineceğini zaman gösterecektir.
Pırlanta ticareti yapanlar için elbette ki bunları ayırt etmek çok basit. Pırlantaya merakı olanlar, sektöre yeni girecekler ve kendini geliştirmek isteyenler için biz burada teorik olarak konuyu ele alacağız. Pratik olarak da konuya hakim olmak isteyenleri de eğitimlerimize davet ediyoruz.
Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz
14 Şubat 1972 yılında Sierra Leone’nin Koidu bölgesindeki Diminco madeninde 968.9 kırat yani 193.78 gram ağırlığında bir elmas bulundu. Mücevher kalitesindeki dünyanın en büyük dördüncü ham elması olma özelliğini taşımaktadır.
Sierra Leone'nin ham hali
“Sierra Leone’nin Yıldızı” adını alan taş 3 Ekim 1972 yılında dönemin başkanı olan Siaka Stevens tarafından ünlü kuyumcu Harry Winston’a 2.3 milyon dolara satılmıştır.
Ham haldeki "Sierra Leone'nin Yıldızı"nın incelenmesi
İlk önce 143.2 kırat ağırlığında zümrüt kesim büyük bir taş çıkacak şekilde kesildi. Taşın içinin dolu olması nedeniyle tekrardan kesilerek temiz kısmından 53.96 kırat armut şeklinde bir pırlanta elde edildi. 17 parçaya kesildiği bilinen elmasın tip 2a grubundan olduğu bilinmektedir. Karbonların arasına başka elementler girmediği için elmasın en beyaz halindedir.
21.69 kırat ağırlığındaki "Star of Sierra Leone VI" olarak adlandırılan damla kesim pırlantanın GIA'den 2175703908 sertifika numarasıyla D VVS 2 olarak belgelendiği ve bir yüzükte yer aldığı bilinmektedir. Yaklaşık olarak 1 buçuk milyon dolar değer biçilmiştir.
Sierra Leone'nin Yıldızından kesilen 21.69 kıratlık damla pırlantanın olduğu yüzük
Kesilen taşların 6 tanesinin Harry Winston tarafından tasarlanan "Sierra Leone'nin Yıldızı" adını taşıyan bir broşta yer almaktadır.
4.30 kırat ağırlığındaki markiz formundaki pırlanta GIA'den 2185202070 sertifika numarasıyla D VVS 1 olarak belgelenmiştir.
3.74 kırat ağırlığındaki markiz pırlanta ise 2185202200 D IF olarak GIA sertifikası almıştır.
3.25 kırat ağırlığındaki armut formundaki pırlantanın da 5182202198 numarasıyla D IF değerinde olduğu belgelenmiştir.
Diğer büyük taşların da 3.93 - 2.97 - 2.86 kırat ağırlıklarında markiz formunda pırlanta olduğu bilinmektedir.
"Sierra Leone'nin Yıldızı" adlı broş
Elmasın diğer parçalarına ilişkin net bir bilgi yoktur.
Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz
Sentetik elmas üretimindeki bir yöntem de CVD (Chemical
Vapor Deposition) kimyasal buhar birikimidir. Bu teknikte artık yüksek basınca
gerek duyulmadan elmaslar büyütülebilmektedir. İşleme hazır hale getirilmiş elmas tohumları içeriğinde karbon olan
bir gazla (genelde metan veya hidrojen gazı kullanılır) sıcaklık ve basıncın dengeleneceği
mekanizmaya yerleştirilir. Burada mikrodalga veya lazer ışınlarıyla gazdaki
karbonların ayrıştırılarak zemindeki elmas tohumlarıyla tepkimeye girmesi sağlanır.
Dahil olan karbon miktarıyla elmas büyür. CVD yöntemiyle üretilen elmaslar HPHT
yöntemiyle üretilenlere göre daha saf yapıdadır, bu yüzden de tip 2a gurubunda
olurlar.
CVD yöntemiyle üretilen elmas örnekleri
CVD yöntemiyle daha büyük elmaslar elde edebilmek
kolaylaştı. 5.19 kırat ağırlığında cushion cut (yastık kesim) CVD yöntemiyle
büyütülmüş bir elması GIA inceleyip sertifikalandırmıştır.
CVD elmasa verilen GIA sertifikası örneği
CVD pırlantalar mücevher sektöründe yer edinmeye başlamıştır. Ancak bir elmasın CVD olduğunu saptamak için De Beers'in "Diamond View" cihazı gibi gelişmiş gemolojik cihazlar gerekmektedir. Tip 2a pırlantaları saptayan cihazlar piyasada daha çok bulunur ve kullanılır. Doğal elmasların binde biri gibi küçük bir oranı tip 2a grubunda olurken sentetik elmasların büyük çoğunluğu bu gruptadır. Bu büyük farktan dolayı da bir elmasın tip 2a grubunda olduğu anlaşılınca ticaretinden uzak durulmaktadır. Bu durum ülkemizde sentetik pırlantaların tespitiyle ilgili yeterli alt yapının olmamasından kaynaklanmaktadır. Yoksa tip 2a grubundaki her pırlanta sentetik değildir. Dünyanın en büyük elmaslarından olan Cullinan elmasının da tip 2a grubundan olduğunu unutmamak lazım.
Sentetik elmas üretiminde kullanılan ilk teknik HPHT yani
yüksek basınç yüksek sıcaklık yöntemidir. Bu yöntemin çalışma mantığı elmasın
doğal oluşum koşullarındaki basınç ve sıcaklığı yapay bir ortamda sağlamaktır. Elmas
tohumu denilen, işleme hazır hale getirilmiş bir elmas parçası ile karbon içeren
başka bir madde hidrolik basınç ve yüksek sıcaklıkla işleme tabii tutulur. Bir çözücü
yardımıyla karbon içeren metaldeki karbonlar ayrıştırılır ve sıcaklıkta hazır
hale gelmiş olan elmas tohumuyla birleşmesi sağlanır. Böylece elmas tohumu git
gide büyür ve istenilen seviyeye gelene kadar bu işlem devam eder.
HPHT tekniğiyle üretilmiş elmaslar
HPHT yöntemi ile karbon kafeslerindeki hatalarda
giderilebilmektedir. Karbon dizilimindeki boşluklar ve kusurlar elmasta
renklenmeye neden olabilmektedir. Literatürde bunlara renk merkezi denilir. Elmasın
arzu edilen saf beyaz hale gelebilmesi için HPHT yöntemi ile karbonların
dizilimi yeniden sağlanabilmektedir. Haricen farklı renklere de dönüştürülebilir.
Yapılan işleme HPHT denilmektedir yalnız HPHT sentetik elmas ile HPHT renk muamelesinin
karıştırılmaması gerekir.
HPHT yöntemiyle pırlantalar arzu edilen beyazlığa dönüştürülebilir
Pırlantalar sertifikalandırılırken renk muamelesi yapılıp yapılmadığı da incelenir. Saptanan bir işlem varsa renk kısmına şu an bulunduğu sınıf yazılır ve bir işaret bırakılır. Sertifikanın alt kısmında da bu işaretin açıklaması yer alır.
HPHT renk muamelesi saptanan pırlantanın GIA sertifikası
Her ne kadar daha güzel bir görünüme kavuşsa da doğallığıyla oynandığı için maddi olarak değer kaybeder.
Sentetik elmas, elmasın doğada oluştuğu şart ve koşulları
sağlayarak laboratuvarda üretilmesidir. Elmasın saf karbon oluştuğu
ispatlandıktan sonra bu alanda çalışmalar sıklaştı. Elmasın oluşumu için
gereken şartları teknolojiyle sağlayana kadar farklı tekniklerle karbon içeren
maddeler elmasa çevrilmeye çalışılmıştır.
İskoçyalı kimyager James Ballantyne Hannay 1880 yılında
hidrojen ve karbondan oluşan parafini kemik yağı ve lityum ile bir kapta
ısıtarak küçük elmaslar elde ettiğini iddia etmiştir. Bunun gibi pek çok bilim
insanı farklı yöntemlerle elmas üretebildiklerini iddia etmiştir ancak hiçbiri
doğrulanmamıştır.
Pek çok ülkenin önde gelen bilim insanları sentetik elmas
üretebilmek için büyük servetler harcayıp zamanla başarıyı elde etmiştir.
Kayıtlara geçen ilk sentetik elmas ise 16 Şubat 1953 yılında İsveç’in önemli
enerji şirketlerinden biri olan ASEA (Allmänna
Svenska Elektriska Aktiebolaget) tarafından elde edilmiştir. Başta
üretilen elmaslar doğalından daha pahalıya mal oluyordu. Görünüm itibariyle de
hoş olmadıkları için endüstriyel alanda kullanıldı ilk sentetik elmaslar. 1970
yılında ise General Electric mücevher kalitesinde elmas üretmeyi başardı.
Doğal ve sentetik elmasın oluşum şekilleri
Mücevher kalitesinde elmaslar üretilirken ortamda azot
kullanıldığı için elmaslarda hem renk sınıfında hem de berraklık sınıfında
kalite düşmesi gözlemlendi. Azotu saf dışı bırakarak üretimler yapıldı ancak bu
sefer de oluşum süreci uzadı. Azotlu üretimlere geri dönmeyi tercih ettiler
sonra.
Sentetik elmas üretimi bazı yerlerde elmas büyütme diye de
geçer. Bunun nedeni, sentetik elmas üretmek için tohum denilen elmaslara gerek
duyulmasıdır. İlk başta bir grafiti uygun koşullarda karbonlarla etkileşime
sokarak hem grafitin elmasa dönüşmesi hem de fiziki olarak büyümesi sağlandı.
Daha sonra grafit yerine tohum olarak elmas kullanıldığında kristal yapısının
daha iyi olduğu fark edilince elmas tohumlar kullanılmıştır. Yani aslında elmas
büyütme adı gayet yerindedir.
Ekonomik sebeplerden dolayı bir elmasın büyümesi, kırat
üstüne çıkınca sonlandırılmaktadır. Araştırma amacıyla De Beers’in Elmas
Araştırma Laboratuvarı’nın bu süreci uzatarak 25 kıratlık bir elmas elde
etmiştir.
Dünyada çıkarılan elmasların pek çoğu nasıl ki endüstriyel
amaçla kullanılmaktadır, sentetik elmaslar için de aynısını diyebiliriz.
Başlarda doğalından daha pahalıya mal olan sentetik elmaslar yalnız bilimsel
araştırma olarak çalışmalarda kalıyordu, teknolojinin ilerlemesi ve keşfedilen
yeni yöntemlerle artık doğalından daha uyguna elde edilebilmektedir.
Sentetik elmas, elmasın doğal oluşum koşullarını laboratuvar
ortamında sağlayarak elde edilen elmaslardır. Kimyasal ve fiziksel bütün
özellikleri aynı olduğu için doğal elmas ile sentetik elmasın ayırt edilmesi
gelişmiş laboratuvarlarda gemolojik cihazlarla yapılabilmektedir.
Doğal pırlanta ile sentetik pırlanta arasında insan gözüyle anlaşılacak bir farkı yoktur.
Elmas bilindiği üzere ender bulunan ama pek çok alanda
kullanılan bir madendir. Özellikle endüstride kullanılan elmas miktarının, mücevher
sektöründekinden dört kat fazla olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle sertliğinden
yararlanarak, pek çok kesim işleminin elmas kullanarak yapıldığı bilinen bir
gerçektir. Doğada çıkan elmasların pek çoğu zaten mücevher kalitesinde olmayan,
yani genelde opak, içinin doluluğundan ışıltı veremeyecek halde veya renk
itibariyle de cazip olmayan halde olduğu bilinmektedir. Evet, özellikleri talep
edilen şekilde olmayabilir ama fiziksel özellikleriyle sanayide büyük bir
kullanım alanına sahiptir. Elmaslar nadir bulunduğu ve çıkarılmasının
zahmetinden dolayı da değerlidir. Sanayide elmasın yerini alabilecek başka bir
şey aranırken bir yandan da elmasın sentetiği üzerine çalışmalara başlanmıştır.
Uzun uğraşlar sonucunda laboratuvar ortamında elmas
üretilebilmiştir. O dönemde teknoloji itibariyle de sentetiği doğalından
pahalıya mal olduğu için bilimsel araştırma olarak devam edildi piyasaya satışı
gerçekleşmedi. İlerleyen teknolojiyle
daha uyguna mal edildi ve öncelikle endüstride kullanılacak elmaslar üretildi. Kristal
yapısındaki hatalar üzerine de teknikler geliştirilince mücevher kalitesinde
elmaslar üretilmeye başlandı.
Maalesef, ülkemizde sentetik elmas denilince taklit bir
taştan bahsediliyormuş gibi algı mevcut. Gerçi bunun başlıca sebebi, sentetik
elmasların artık doğalından daha ucuza mal edilebilmesidir. Sentetik elmaslar
doğal fiyatına satılmaya çalışılınca kuyumculuk sektörü de haliyle tepki
göstermiştir.
Doğal pırlanta ile sentetik pırlanta
Bir yanda doğal elmaslar en azından 1 milyar yıldır bu
dünyada yer alırken ve hatta doğanın parmak izi dediğimiz her biri mutlaka
birbirinden farklı özellikler taşırken, diğer yanda daha birkaç hafta önce şu
anki formuna kavuşmuş olan fabrikasyon gibi her biri birbirine benzeyen sentetik
elmaslardan bahsediyoruz. Ama bir bakıma da bakılacak olursa doğal elmasların
da kusursuz olanları daha revaçtadır ve sentetik elmaslar artık üstün kalitede
üretilebilmektedir. Başka bir açıdan da bakınca, maalesef hala vatanlarında
bulunan elmaslar yüzünden pek çok millet sömürülmektedir, ama sentetik elmasta “kanlı
elmas” olarak da adlandırılan her hangi bir durum söz konusu değildir. Evet, bunun
gibi pek çok sebepten ötürü sentetik elmas konusunda bir karmaşa söz konusudur.
Sentetik elmas konusundaki gidişat gösteriyor ki, insanların
aklındaki soru işareti giderildikçe sentetik elmasların pazardaki payı
artacaktır. Bunun için elbette ki, sentetik elması satarken sentetik olduğunun
belirtilmesi gerekmektedir. Tabii ki, sertifikalı pırlanta almanın bu konudaki
soru işaretlerini gidermesi kadar da açık bir şey yok.
30 Haziran 1893’te Güney Afrika’daki Jagersfontein
madeninden çıkarılmıştır. 995.2 kırat olan Excelsior döneminin en büyük
elmasıydı. 1905’te Cullinan elması bulunana kadar da öyle devam etti.
Elması bulan çalışan şefini es geçip maden müdürüne kendi
eliyle elması teslim edince nakit 500 dolar, güzel bir eğer ve bir de atı ödül
olarak almıştır. Elmasın bulunduğu gün madencilik şirketi ile Londra’daki
elmasları satın alan şirket arasındaki sözleşme sona ermişti. Sonradan yapılan
anlaşma ile elmasın satılmasından gelecek geliri ikiye bölme kararı alındı.
Excelsior'un ham hali
Şekli bir açıdan bakıldığında somun ekmeği başka bir açıdan
bakıldığındaysa dağı anımsatan elmasa “daha yüksek” anlamına gelen Excelsior
adı verilmiştir.
Excelsior elması incelendiğinde G rengi hafif mavimsi bir
tonda ve içinde siyah karbonlar bulunduran bir yapıda olduğu anlaşıldı. Bir
rivayete göre bundan dolayı da 1895’te düzenlenen İngiltere Kraliçesi
Victoria’nın elmas yıl dönümünde 650.8 kıratlık Jubilee elması Excelsior’u
gölgelemiştir.
Beklenilen ilgiyi görmeyen Excelsior on sene kadar Londra’da
bir kasada kaldıktan sonra işlenmesi için dönemin önde gelen isimlerinden
Amsterdam’daki Asscher elmas kesimcilerine gönderilmiştir. İçindeki siyah
kristallerden ötürü büyük bir elmas kesilmesi uygun görülmemiştir. En büyüğü
69.68 kırat olacak şekilde on bir büyük parçaya ve kırat üstü gelen on küçük
parçaya ayrılmıştır. Bir elmasın başına gelebilecek en büyük trajedi olarak
görüldü. O dönemin en büyük işlenmiş elması olarak kesilmesi bekleniyordu.
Sonuç çok şaşırtıcı olunca Excelsior ne büyük bir satışa çıkabildi ne de
müzelerde sergilendi.
Excelsior'un kesim öncesi incelendiği andan bir kare
Excelsior’dan kesilen büyük parçalar şu şekildedir;
Excelcior I: Armut şeklinde kesilen bu taş 69.68 kırattır
Excelsior II: Armut şeklinde kesilmiş ve 47.03 kırattır.
Excelsior IV: Armut şeklinde kesilmiştir ve 40.23 kırattır
Excelsior V: Markiz şeklindedir ve 34.91 kırattır
Excelsior VI: Markiz şeklindedir ve 28.61 kırattır
Excelsior VII: Armut şeklindedir ve 26.30 kırattır
Excelsior VIII: Armut şeklindedir ve 24.31 kırattır
Excelsior IX: Armut şeklindedir ve 16.78 kırattır
Excelsior X: Armut şeklindedir ve 13.86 kırattır
Excelsior XI: Armut şeklindedir ve 9.82 kırattır
Ayrı olarak satılan taşlardan üç tanesini Tiffany & Co. Firmasının
satın aldığı bilinmektedir. 1939 yılında New York’ta düzenlenen Dünya Fuarında
De Beers’İn markiz formdaki taşlardan birisini sergiledi kayıtlara geçmiştir.
Bir bilekliğin orta taşı olan Excelsior I
Hiç şüphesiz ki en önemlisi 69.68 kırat olan en büyük
parçasıdır. 1991 yılının Mayıs ayında satışa çıkan pırlanta GIA tarafından
incelenip G VS2 kalitesinde olduğu açıklanmıştır. 1996 yılında tekrar satışa
çıkan pırlantayı 2 milyon 642 bin dolara Robert Mouawad’ın satın aldığı
bilinmektedir.
Bir bileklikte yer alan bu pırlanta Robert Mouawad’ın
koleksiyonundaki en büyük dokuzuncu pırlanta olarak açıklanmıştır.