31 Ağustos 2019 Cumartesi

Elmas nasıl kesilir?


Elmas, bildiğimiz gibi doğada bulunabilen en sert maddedir. Bundan dolayı da elmasın ancak başka bir elmasla kesilebileceğinden bahsetmiştik zaten. Ama elmas kesim teknikleri sürekli kendini geliştirmektedir. Elmas değerli bir maden olduğu için ona zarar vermeden, değerini düşürmeden ve en az fireyle nasıl kesilebileceği üzerine durmadan çalışmalar yapılmıştır. En eski tekniklerden günümüze elmasın nasıl kesildiğini inceleyelim.


Elmas işlendikçe düz yüzeylere kavuştukça parıltısının arttığı fark edilmiştir. Bunun için de elması farklı tarzlarda kesip ışıltının daha da yükseği sürekli aranmıştır. Peki, dünyanın en sert madeni nasıl kesilebilir? Evet, elması ancak başka bir elmasın kesebileceğini biliyoruz ama elması oluşturan karbon arasında dilinim dediğimiz bir yön vardır. Bunu kabaca, kağıtları nasıl ki bir yönden yırtarken düzgün bir yol izlediği ancak farklı bir yönden yırtarken kıvrılarak gittiğine benzetebiliriz. Ama elbette ki elmasın kağıttan çok farklı olduğunu ve onu kesmenin o kadar olmadığını unutmayalım.
Ham elmas kesim ustası tarafından incelenerek içinden nasıl bir taş çıkacağını ve diliniminin yönünü belirler.

 Ham elmasın kesim ustası tarafından incelenmesi


İncelemesini bitirdikten sonra karar verdiği kesme yönünü işaretleyerek kesim işlemine geçer. İşaretlenen yerden taşa ince uçlu sert bir kesici tutturulur ve ufak bir darbe ile taşın o doğrultuda yarılması sağlanır. Bu işlem ciddi bir tecrübe ve hassaslık gerektirir. Bu kesilen yüzey taşın tablası olacak şekilde kesime devam edilir.

Elmas kesiminin aşamaları


Teknolojiyle elmas kesim işlemi elbette ki insan hatasını en aza düşürecek hale geldi. Artık bilgisayar programları ham elmastan nasıl bir pırlanta çıkacağına dair bilgiler veriyor. Kesim yönüne karar verildikten sonra artık yarma işlemi yerine lazerle kesim yapılmaktadır. Lazerle taşın ana formu da oluşturulabilmektedir. Daha önceki teknikte ise rondist denilen taşı yuvarlaklaştırma işlemi yapılmaktaydı. Elmaslar birbirine sürtünerek yuvarlaklaşır. Oradan sonra da artık fasetlerin oluşturulması kalır. Yüzeyi elmas tozlarından oluşan dönen diske taş belli açılardan temas ettirilerek tabiri caizse zımparalanır. Farklı açılardan yapılan bu işlemde yedirilerek bütün fasetler oluşur.

Elmas fasetlenirken ayrıca dikkat edilmesi gereken bir konu da taşa uygulanan basınçtır. Pırlantalarda sıkça gördüğümüz izlerden birisi yarıktır. Yarıklar elmasın oluşumu veya kesimi esnasında maruz kaldığı basınçtan dolayı oluşan yüzeyden taşın derinine olan açılmalardır. Pırlanta kesilirken yarıklar oluşursa VS kalitesindeki bir taş SI sınıfa rahatça düşebilir. Fasetleme esnasında taşa uygulanan basınca o yüzden dikkat etmek gerekir. Pırlantanın bir faseti oluşturulurken diskte fazla kalırsa fasetin boyutu büyüyebilir ve taşın simetri kalitesi de düşebilir. Öyle bir hataya düşmemek için de fasetleme işlemi kısa kısa yapılır, arada kontrol edilir. Aslında bir burada kabaca bahsediyoruz bu konudan. Dünyanın en sert maddesinin intizamlı kesildiğini düşünürsek zaten ne denli ince ve zahmetli bir iş olduğunu anlayabiliriz. Dünyanın en büyük elmaslarını anlatırken kesim işleminin aylar ve yıllar boyunca sürdüğünden bahsetmiştik zaten.



Elmasın modern kesim işlemi


Elmasın lazerle kesim işlemi

Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.


30 Ağustos 2019 Cuma

Dünyanın En Büyük Elmasları - Lesedi La Rona


16 Kasım 2015’te Botsvana’daki Karowe madeninden çıkarılan elmas 1111 kırat yani 222.2 gram ağırlığıyla dünyanın mücevher kalitesindeki en büyük ikinci elması olma özelliğini taşımaktadır.

Teknolojik ekipmanlarla işletilen madenden 200 metre derinlikte bulanan Lesedi La Rona’nın 2.5 milyar yaşında olduğu ifade edilmektedir. Lesedi La Rona’dan bir gün sonra da aynı bölgeden 813 ve 374 kırat ağırlığında iki büyük elmasın daha çıkarıldığı belirtilmiştir. 1111 kıratlık taş önce madenin adıyla Karowe olarak, sonrasında da çıkarıldığı kanalın adıyla AK6 olarak anıldı.

Lesedi La Rona'nın ham hali

2016’da madenin sahibi olan Kanadalı firma Lucara Diamond’ın yetkilileri elmasa isim vermek için öneri ve talep toplamaya başlamıştır. Posta yoluyla 11 bin kısa mesaj olarak da bin adet başvuru alındığı belirtilmiştir. Yarışmanın sonunda ise 9 Şubat 2016’da Tswana dilinde “ışığımız” anlamına gelen “Lesedi La Rona” adı verildiğini ilan edildi. İsmi teklif eden kişinin bu elması Botsvana’nın umudu, gururu ve ışığı olarak gördüğü ifade edilmiştir.

Dünyanın en büyük ikinci elması Lesedi La Rona  Anvers, New York, Hong Kong ve Singapur gibi elmas ticaret merkezlerinde sergilenmiştir.

Değeri belirlenmeye çalışılan taşın tip 2a gurubunda olduğu saptanmıştır. Elmas madenciliği konusunda uzman olan Phil Swinfen, Lesedi La Rona’ya yakın taşlar üzerinden yaptığı fiyat araştırmasında 40 ila 60 milyon dolar arası bir fiyata alıcı bulacağını tahmin etmiştir. Ham halde satışa çıkan elmas 29 Haziran 2016’da bağımsız bir açık arttırmada 50 milyon dolara satılmıştır. Eylül 2017’de ise tekrar satışa çıkmış ve 53 milyon dolara İngiliz Kuyumcu Graff Diamonds’a satılmıştır.

Lesedi La Rona işlendikten sonra çıkan 302.37 kırat zümrüt kesim

Graff Diamonds bu nadide taşı özenle kesmek için özel bir yazılım geliştirmiştir ve 302.37 kırat ağırlığında dünyanın en büyük zümrüt kesim elmasını çıkarmıştır. Geriye kalan parçalardan da 66 adet küçük elmas elde edilmiştir. 26 kırat ila 1 kırat arasında değişen bu taşlar GIA (Gemological Institute of America)tarafından incelenip sertifikalanmıştır. Tamamen saf karbondan oluşan bu tip 2a pırlantalar D rengindedir. Her bir taşın kemerine lazerler “Graff, Lesedi La Rona” ve GIA sertifika numarası yazılmıştır.

Taşın kemerine lazerle ismi yazılmıştır








Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

29 Ağustos 2019 Perşembe

Dünyanın En Büyük Elmasları - Cullinan


26 Ocak 1905’te Güney Afrika’nın Gauteng eyaletinde bulunan, Petra Diamonds’a ait olan Premier madeninden çıkarılmıştır. Yeryüzünün 450 – 650 km altında oluştuğu ve 1.18 milyar yıl önce yüzeye yaklaştığı düşünülmektedir. 1902’de maden işletilmeye başlandıktan üç yıl sonra 5.5 metre derinlikte bulunmuştur.


Cullinan Elmasının Tanıtımından Bir Kare


O zamana kadar bulunmuş olan en büyük elmas namını taşıyan 1893’te Güney Afrika’da bulunan 995 kırat ağırlığındaki Excelsior Diamond’dan üç kat büyük bir elmas bulununca gündeme oturdu. 3106.75 kırat yani 621.35 gram ağırlığındaki elmas çıkarılışının ardından 8 – 9 bin kişinin katıldığı belirtilen halka açık bir yerde sergilendi. Londra’da satışa çıkarmak için, elması naklederken peşine düşecek olan muhtemel hırsızları yanıltmak amaçlı özel korumalarla sahte taş gemiye bindirilirken orijinal taşın da basit bir kutuda İngiltere Kraliyetine posta ile gönderildiğinden bahsedilir.

Şimdiye kadar bulunan mücevher kalitesindeki en büyük elmas ünvanını hala elinde tutan Cullinan elmasına ismi ise, çıkarıldığı madeni işletmeye açan Sir Thomas Cullinan’dan gelmektedir. Gazeteciler o zamana kadar bilinen en büyük elmastan üç kat daha büyük elmasın haberini yaparken Cullinan olarak nitelendirirler ve ismi de öylece kalır.

Ham haldeki taş işlenmek içinse o zamanların en önemli elmas kesicilerinden Asscher kardeşlere gönderilir. Nakliyesi sırasında çalınma ihtimalini ortadan kaldırmak için Kraliyet Donanmasının boş bir paketle aynı taktiği yaptığından bahsedilir. Kesim işleminin de sekiz ay sürdüğü ve o zamanki teknolojiyle daha da zor olduğu için çelik bıçakların kırıldığından bahsedilir.

9 adet büyük parçaya ve 96 adet küçük parçaya ayrılan elmasın en büyük iki parçasının 7. Edward’a gönderildiği, diğer parçaların da kesim ücretine müteakiben Asscher kardeşlere bırakılmıştır.


Kesilen Cullinan elmasının büyük dokuz parçası


Ufak taşlar elden çıkarılırken üst düzey renginden ötürü dikkat çekiyordu. Bunun üzerine taşlara inceleme yapılmıştır. Saf karbondan oluştuğu ve tip 2a gurubuna dahil olduğu belirlenmiştir.

Bu büyük dokuz parçadan kısaca bahsedelim.

Cullinan I: Damla şeklinde kesilen en büyük parça 530.2 kırat gelmektedir. İngiltere Kraliyetinin asasında bulunmaktadır.

Cullinan II: Yastık şeklinde (Cushion cut) kesilen ikinci en büyük parça 317.4 kırat ağırlığındadır. İngiltere Kraliyetinin tacında yer almaktadır.

Cullinan III: 94.4 kırat ağırlığında olan bu pırlanta taç giyme törenlerinde kullanılan taçta yer almaktadır.

Cullinan IV: 63.6 kırat gelen bu pırlanta da bir çok yerde kullanılmıştır. Daha ziyade broşta ve tahtta kullanılmıştır.

Cullinan V: 18.8 kırat kalp şeklinde kesilmiştir. Kolyede kullanıldığından bahsedilmiştir.

Cullinan VI: 11.5 kırat markiz(mekik) şeklinde kesilmiştir.

Cullinan VII: 8.8 kırat ağırlığında markiz kesilmiştir.

Cullinan VIII: 6.8 kırat olan pırlantanın dörtgen formda kesildiğinden bahsedilmiştir.

Cullinan IX: 4.39 kırat olan bu pırlanta basamaklı damla formundadır ve adını taşıdığı platin bir yüzükte olduğu bilinmektedir.






Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Pırlantanın Anatomisi


Pırlantanın formunu üç bölüme ayırıyoruz; taç (crown), kemer (girdle) ve külah (pavillion).

Elmasın işlenmiş her bir yüzeyine de faset denilir. Şekillerine göre de her bir fasetin ismi bulunur. Taç kısmından başlayacak olursak; 

Pırlantada en büyük fasetine “tabla (1)” denir. Tablanın etrafını çevreleyen üçgen fasetlere  “yıldız faseti (8)”, oradan da alta doğru bezel ya da şev (8) faseti ve kemerle buluşanlara ise “üst yarım ya da üst kemer faseti (16)” adı verilir. Kemerin altında üst yarım fasetlerinin hizasından aşağı doğru olan yüzeye de “alt yarım ya da alt kemer faseti (16)”, onların arasından da külah ucuna doğru olanlara ise “külah yıldızı (8)” adı verilmiştir.






Pırlanta kesimin taç kısmında 33 tane, külah kısmındaysa 24 tane faset ile 57adet fasetten oluşur. Elmas doğanın en sert maddesine olmasına rağmen elbette ki onunda kırılmaya karşı daha hassas olduğu durum ve yerleri vardır. Külah ucu da bu hassas yerlerden birisidir. Her şeyde olduğu gibi incelen bölümler daha kırılgandır. Bunun için de pırlantanın külah ucunda kırılmaya sebebiyet vermeden kesildiği görülmektedir. Külah ucunun kesildiği durumlarda da 58 tane faseti vardır diye kabul edilir. Elbette ki bunun kırılmış bir bölümü düzeltmek veya ham elmasın sivrilmeye gidecek kadar yeri olmaması gibi durumlarda yapıldığı da bilinmektedir. Burada önemli olan külah ucundaki fasetin boyutudur. Belli bir ölçüye kadar olanlarda bir etki farkı görülmezken faset büyüdükçe de kesim kalitesinde sınıfı değişir.

Marcel Tolkowsky’nin 1919 yılında tasarladığı “Full Cut Brilliant” bizim pırlanta olarak tanımladığımız bu form, o dönem için büyük bir buluştu. Pırlantanın maksimum parıltılı formu olarak tanıtıldı. Ancak ilerleyen zamanlarda daha farklı kesim tarzları da gündeme geldi.



           1940 yılında geliştirilmiş olan                                                         1949 yılında geliştirilmiş olan
          86 fasetten oluşan - King Cut                                 102 fasetten oluşan – Magna Cut


               




 











Başlıca örnek olarak bu iki kesimi sunabiliriz ancak pırlanta kesim üzerine pek çok çalışma yapılmıştır. Evet, pırlanta kesimden daha parıltılı formlar elde edilmiştir ancak faset sayısı arttığı ve faset boylarının küçülmesiyle pırlantanın o yalın şıklığı kaybedildiği için bu kesimler tutulmamıştır.



Tolkowsky’nin 1919’daki kesim tarzı Amerika Birleşik Devletlerinde ideal kesim kabul görür. Zaman içerisinde farklı kesim tarzlarının aranmasının yanı sıra elde olan ideal kesimin üzerine geliştirme çalışmaları yapılmıştır. 1926’da Johnson ve Roesch bu adımı atanlardır. Yaptıkları çalışma kalıcı bir hal almasa bile başkalarına örnek olmuştur. 1939 yılında Eppler’in tecrübesiyle geliştirdiği kesim oranlarıyla parlaklık artmıştır ve Almanya’da pırlanta kesim standardı olarak kabul görmüştür. 1951 yılında Parker’ın çalıştığı kesim oranlarında yansıma artarken dispersiyon düştüğü için pek kabul görmemiştir. 1968 yılında da İskandinav standardı olarak tanıtılan ve İskandinav ülkelerinde kabul gören bir kesim oranları da ortaya çıkmıştır. 1972 yılında ise matematiksel olarak maksimum parlaklığın elde edildiği Eulitz oranları bulunmuştur.



Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.


27 Ağustos 2019 Salı

Elmas Kesiminin Tarihi


Elmasın insanları etkileyen özelliklerinden birisi de işlenememesiydi. Elmasın kesilip işlenmesine Venedik’te başlandığı düşünülmektedir. Fakat kayıt altına alınan (veya ulaşılabilen kayıtlara göre) ilk elmas kesim loncası 1550’de Antwerp’te kurulmuştur. Bilindiği kadarıyla da 1375 yılında uç kesim (point cut) elmasın işlenmiş ilk formudur.

Elmas işlendikçe pırıltısının arttığı fark edilmiş ve kesim ustaları onun en pırıltılı halini ortaya çıkarmak için çabalamıştır. Kayıtlarda bulunan ilk kesim ustası Belçikalı Louis de Berquem, onu takip eden ün kazanmış ustalar ise kesim tarzlarına adını da veren Fransız Kardinal Mazarin ve İtalyan Kardinal Peruzzi’dir. Eski maden kesim (old mine cut – peruzzi cut) taşları eski takılarda sıkça görürüz. 

Yıllara göre elmas kesim türleri



Çarşıda vit vit kesim olarak anılan taş ise literatürde single cut diye geçer. Vit Fransızca sekiz demektir. Vit vit denmesinin sebebi de taşın üst ve alt bölümlerinde sekizer yüzey olmasıdır, yani aslında sekize sekiz olarak da Türkçeye çevirebiliriz.


Gül kesim (rose cut) elmaslar külahı olmayan yassı formdadır. 1520’lerde bu kesimin geliştiği düşünülmektedir. Osmanlı döneminde de popüler bir kesim tarzıydı. Bir dönem İstanbul'un dünyanın sayılı elmas kesilen yerleri arasında bulunduğu bilinmektedir. Artık genelde antik takılarda veya eski tarz ürünlerde görebiliyoruz gül kesim elmasları.

Gül kesim elmaslarda külah kısmı olmadığı için ışığı içinden geçirip gönderir, pırlanta gibi içinde kırılıp yansıyarak parıldamaz. Gül kesimde bu parıldamayı sağlamak için taşın altına kurşundan oluşan foya denilen bir malzeme çekilir. “Foyası ortaya çıktı.” Deyimindeki foya buradan gelir.

Topkapı Sarayı’nda sergilenen kaşıkçı elması da armut formunda bir gül kesim elmastır.


Gül kesim elmaslarda faset yapılarında da farklılık görülmektedir. Faset sayıları 3'ten 24'e kadar değişebilir. Genelde alt tarafı üstü bombeli olarak fasetlerden oluşur ama bazen alt üst iki yönlü olarak da kesilebilir. Gül kesim elmasların külahı olmadığı için aynı çaptaki pırlantaya göre daha hafif gelir. 

Elmas üzerine farklı kesim tarzları her geçen gün daha da gelişmiştir. 
Modern kesim veya full cut brilliant olarak anılan, bizim de pırlanta dediğimiz kesim şekli 1919 yılında Polonyalı bir matemetikçi olan Marcel Tolkowsky tarafından ışığın havadan elmasa geçişi esnasındaki kırılma açısı ve hızına göre oluşturulmuştur. 




Bizim burada bahsettiğimiz elmas kesiminin tarihteki serüveni faset yapılarıyla alakalıdır. Elmasın kesimi simetrik olması nedeniyle yuvarlakta maksimum parlaklıktadır. Ondan dolayı da yuvarlak kesimle ilerleme sağlanmıştır.




Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.



Elmas Tipleri


Elmas karbonların dizilimi ve içinde barındırdığı diğer elementlere göre gruplara ayrılmıştır. Bildiğimiz gibi elmas saf karbondan oluşur ancak cüzi miktarda başka elementler de barındırabilir. Daha ziyade de nitrojen (azot) barındırdığı için öncelikle nitrojen bulundurma durumuna göre sınıflandırılmıştır.

Kızılötesi spektroskopisi ile incelendiğinde içeriğinde azot bulunduranlara tip (type) 1, azot rastlanmayanlara ise tip 2 denilmiştir.  Bunları kısaca inceleyelim;

Tip 1: Yapılan araştırmalar, bugüne kadar incelenen elmasların %97’sinden fazlasının bu grupta olduğunu göstermektedir. Karbonların arasındaki azotların miktarı ve kristal kafesteki dizilimine göre de bu grup ikiye ayrılır.

Tip 1a: bu sınıftaki azotlar gruplar halinde kristal kafesteki yerini alır. Bu sınıf da kendi içinde ikiye ayrılır.

Tip 1aA: ikişer azotlar halinde bulunan dizilimde yer alanlar.

Tip 1aB: bir boşluğun (vacancy) etrafını saran dört azotun gruplaşması. Bu gruptaki kahverengi taşlar HPHT ile renksize çevrilebilmektedir.

Detaya girildiğinde bir taşta iki diziliminde olduğu nadiren görülmektedir.

Tip 1b: bu gruptaki azotlar birbirinden ayrık olarak karbonların arasındaki yerini alır. Endüstride kullanılan elmaslar ve renkli sentetik elmaslar genelde bu gruptandır.


Tip 2: kızılötesi spektroskopisinde azota rastlanmayan bu grup çok daha az miktarda karşımıza çıkmaktadır. Bu gurupta kendi içinde ikiye ayrılır.

Tip 2a: çok çok ender olarak karşımıza çıkan bu gruptaki elmaslar en saf haldedir. Kızılötesi spektroskopiyle incelendiğinde başka bir elementle karşılaşılmadığı için genelde elmasın en beyaz halindelerdir. Nadiren de olsa elmasın doğada deforme olup farklı renklere çaldığı da görülmektedir. CVD yöntemiyle üretilen sentetik elmaslar bu gruba dahildir, o yüzden piyasada type2a(Tip2a) denildiği vakit o pırlantanın sentetik pırlanta olduğu düşünülüp büyük bir hata yapılmaktadır. Ancak bunun gelişmiş bir laboratuvarda incelenip net olarak doğal mı sentetik mi olduğu açığa çıkarılmalıdır. GIA bu gruptaki taşlara daha detaylı bir sertifika vermektedir. İngiltere Kraliyetinde bulunan Cullinan elması da bu gruptandır.

Tip 2b: karbonların arasında dağınık halde bor elementi bulunur bu gruptaki taşlarda. En nadir bulunan taşlardır. Mavi ve gri tonlarında olurlar. Diğer gruplardan farklı olarak bu gruptaki elmaslar elektriği iletir.






Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.


24 Ağustos 2019 Cumartesi

Pırlantanın 4C’si – Cut

Elmas doğada bulunan en sert madde olduğu için onu kesmek, şekillendirmek çok zordur. Bir elması ancak başka bir elmasla biçimlendirebilirsiniz. 

Henüz kanıtlanmamış olmasına rağmen, günümüze kadar modern tarzda işlenmeden gelen uç kesim(point cut) taşların elmas tozları ile yüzeylerinin tıraşlandığı düşünülmektedir. İnsanoğlu kendini geliştirdikçe elmasa şekil vermeye başladı. Yüzeyi ne kadar düz olursa, parlaklığı o kadar ortaya çıkıyordu. Yüzyıllar içinde farklı farklı kesim tarzları geliştirildi. Işığın elmas içinde kırılma açısına göre modern biçimde kesilmesi(bizim pırlanta dediğimiz) ise 1919 yılında Marcel Tolkowsky tarafından sağlandı.

Pırlantayı üç ana bölüme ayırıyoruz: 

1- Üst kısım: Taç 
2- Alt kısım: Külah
3- Bunları birbirine bağlayan bölüm: Kemer 

Pırlantanın her bir yüzeyine "faset" denilmektedir. 
Taç kısmında 33, külahta ise 24 yani toplamda 57 adet faset bulunur. 
Bazen külah ucu da fasetlenir ve bu sayı 58’e yükselebilir. 


Elmas dünyanın en sert maddesi olmasına rağmen bazı yönlerden gelecek darbelere karşı dayanıksızdır. İleride bu tarz hasarlara engel olmak adına da külah ucuna faset atılmaktadır. 





Pırlantada içine giren ışığın kırılıp yansıması için tablasının genişliği, tacının yüksekliği, kemerinin kalınlığı ve külahının derinliği taşın çapına göre belli bir seviyede olmalıdır. Bunlara bağlı olarak da tacın ve külahın kemerle açısı da önemlidir. İdeal ölçülerin üstüne çıktıkça veya altına indikçe kesim kalitesi değişir. Kesim kalitesi 5 sınıftır.

Excellent – Mükemmel
Very Good – Çok iyi
Good – İyi
Fair – Makul
Poor – Verimsiz

Pırlantanın parıltısını üç özelliği belirler; kırılma (refraktif) indisi, lostra ve ateş (disperyiyon).

Kırılma indisi, ışığın bulunduğu ortamdaki hızının geçiş yapacağı ortamdaki hızına oranıdır ve geçiş sırasında da belli bir açıyla yön değiştirir. Işığın havadan taşa girişi sırasında hızı düşer ve farklı bir açıyla taşın içinde seyahatine devam eder. Elmasın kırılma indisi 2.42 dir.

Lostra, ışık bir ortamdan başka bir ortama geçiş yaparken geri yansıyan kısmına denir. Yani ışık taşın içine girmeden bile bir miktar parlama yapar. Elbette ışık hızından bahsettiğimiz için bizim bunu gözle ayırt etmemiz imkansızdır.

Dispersiyonu ise basitçe prizmadan kırılırken ışığın gökkuşağı renklerine ayrılması olayı diyebiliriz. Tabii ki elmastan çıkan ışık renklerin dalga boylarına göre bir saçılma oluşturur ve parlaklığı arttırır.






Kesimi ince – sığ olan taşta kemer tablanın içine yansıdığı için bir halka görünümü verir ve piyasada “balıkgözü” olarak adlandırılır, külahı derin olan taşa da içi karanlık göründüğü için “ölü taş” denilmektedir.


Elmas farklı şekillerde kesilebilir ama şekil ve kesim türü karıştırılmamalıdır. Şekil, formuna diyoruz. 

Yuvarlak, damla, oval, markiz ve bunun gibi... Kesimle kast edilen ise faset sayısı ve yapılarıdır.

Tolkowsky kesimi, ışığı en iyi yansıtan ve simetrik olması nedeniyle de maksimum parıltıyı veren kesim türüdür. Bundan dolayı da elmaslar çoğunlukla yuvarlak kesilir ve diğer şekillere de fantezi kesim denilir.




Elmas Şekil ve Kesimleri






Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.





23 Ağustos 2019 Cuma

Pırlantanın 4C’si – Color

Color:

Elmasın kimyasal formülü saf karbondur ancak içinde cüzi miktarda başka elementler bulunmaktadır. Bu oran on binde bir ile yüz binde bir arasında değişmektedir. İçinde bulunan farklı elementler elmasta renklenmeye neden olmaktadır. 

Karbonların arasında en fazla azot(nitrojen) bulunmaktadır. Azot pırlantaya sarı rengi veren elementtir. Bu nedenle de doğada bulunan elmasların büyük çoğunluğu beyazdan sarıya doğru sıralanır. Ender olarak bulunsa da gök kuşağının her tonunda elmasla karşılaşılabilir ve bunlara fantezi renkler denilmektedir.

Elmaslar beyazdan sarıya doğru Amerika’da alfabetik simgelerle Avrupa’da ise harflerle birlikte beyazlık seviyesini ifade eden terimlerle tanımlanır.




Harfli ifadeler telaffuz edilirken Türkçe veya İngilizce okunuşları kullanılabilir, ayrıca özel isim olan G(George) “corç” ve J(Jack) “jak” diye de okunur.

D – E – F için renksiz(colorless), G – H – I – J için yaklaşık renksiz(near colorless), K – L – M için hafif sarı(faint yellow), N’den R’ye çok açık sarı(very light yellow) ve S’den Z’ye de açık sarı(light yellow) tanımlaması yapılmıştır.





FLUORESCENCE

Elmasın, eskiden paranın sahte olup olmadığına baktığımız UV ışık altındaki verdiği renk tepkisidir. Bazı elmaslar UV ışıkla uyarıldığında bir enerji açığa çıkarır, bilimsel olarak buna fotolüminesans veya soğuk ışıma denilmektedir. Elmaslar UV ışık altında saçtıkları ışık şiddetine göre sınıflandırılır.

Hiç tepki vermeyene Amerika’da “None” Avrupa’da “Nil”
Zayıf tepki verene Amerika’da “Faint” Avrupa’da “Slight”
Orta seviyede tepki verene her yerde “Medium”
Güçlü tepki verene her yerde “Strong”
Çok güçlü tepki verene de her yerde “Very Strong” denilmektedir.

Yapılan araştırmalar elmasların yaklaşık %30’unda floresans olduğunu göstermektedir. Floresanslar her zaman mavi tonda olmazlar. Çoğunluğu mavi olsa bile bazen sarı ve çok çok nadiren de kırmızı, pembe, yeşil, beyaz floresanslarla da karşılaşabiliriz. Burada sınıflandırma yaparken mühim olan rengi değil şiddetidir. Sarı floresanslı faint bir taşta olabilir strong bir taşta.




Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.


Pırlantanın 4C’si – Clarity

Clarity:

Berraklık, elmasın oluşumu esnasında içinde ya da yüzeyinde bulunan izleri veya daha sonra oluşan hasarları ifade eder. Elmasın kristalleşme sürecinde oluşan izlerle her biri birbirinden farklı olur, buna doğanın parmak izi denilmektedir. İzlerin adedi, boyutu ve konumu berraklık sınıfını belirlemektedir.

Pırlantada karşılaşacağımız iz ve kusurlar şunlardır;

INCLUSIONS(KAPANIMLAR)                                

  • Bruise (Darbe Çürüğü)          
  • Cavity (Kopuk)                                 
  • Chip (Yonga)
  • Cleavage (Yarık)
  • Cloud (Bulut)
  • Crystal (Kristal)
  • Feather (Tüy)
  • Grain Center
  • Indented Natural (İç Natürel)
  • Internal Graining (İç Büyüme Çizgisi)
  • Knot (Elmas İç Kristali)
  • Laser Drill-hole (Lazer Delikleri)
  • Needle (İğnemsi İz)
  • Pinpoint (İğne Ucu)
  • Twinning Wisp

BLEMISHES(KUSURLAR)
  • Abrasions (Yüzey Hasarları)
  • Natural (Natürel Faset)
  • Natural confined to girdle
  • Nick
  • Pit
  • Polish Lines (Cila Çizgileri)
  • Burn Mark (Yanık İzi)
  • Scratch (Çizik)
  • Surface Graining (Dış Büyüme Çizgi)
  • Extra Facet (Ekstra Faset)
  • Metalwork
  • Bearded Girdle (Sakallı Kemer)



BERRAKLIK SINIFLARI

GIA (Gemological Institute Of America) gibi 
Amerikan merkezli kuruluşlarda kullanılan terimler;
FL – IF – VVS (1-2) – VS (1-2) – SI (1-2) – I (1-2-3)

CIBJO (Comite International de Bijouterie Joaillerie, et Orfevre) gibi
 Avrupa merkezli kuruluşlarda kullanılan terimler;
LC – VVS (1-2) – VS (1-2) – SI (1-2) – P (1-2-3)

Pırlanta, izlerin konum, boyut ve miktarına göre berraklık sınıflarına ayrılmaktadır. Berraklık, 4C kuralı içinde en çok tecrübe isteyen konudur. Taşın kesimi, rengi ve kıratı için belli bir standardı varken berraklıkta yorum farklılıkları görülür. İki farklı uzman farklı görüşlerde bulunabilir, bunlar arasında bir kademe fark oynayabilir. Bu gibi durumlar, uluslararası laboratuvarlarda da görülmektedir, birkaç uzman inceler ve çoğunluğun dediği kabul edilir.

Pırlantanın berraklık sınıfını belirlemek için, taşın içini rahatça görebildiğimiz bir ışıkta 10 kat büyüten(10x zoom) luplarla taşın tacına bakmalıyız. Taşın yüzeyinden yansıyan spot ışıkları taşın içini görmemizde yeterli değildir. 10 kattan fazla büyüten luplar da mevcuttur ancak bunlar berraklık incelemesinde kullanılmaz. İnceleme kriterleri 10 kat büyüten luplara göre belirlenmiştir. 

Daha fazla büyüten luplarla bakıldığında içindeki izler göze daha büyük geleceğinden berraklık konusunda daha alt sınıfta zannedilebilir. Taşa tacından bakılmasının mantığı ise pırıltının taçtan olması, o ışıltı arasında izlerin görülme derecesine göre sınıflandırılmasından dolayıdır. Taşa külahtan bakıldığında ışık oyunlarından uzak olduğu için aynanın içinden bakmak gibi olur ve olduğundan daha kötü görünebilir.






Berraklık Sınıflarını Tanımlayalım

LC(Loupe Clean) – Lup Temizi:
10 kat büyüten lupla bakıldığında içinde ufakta olsa bir izle karşılaşılmayacak kadar temiz taşların olduğu sınıftır. Adı lupla bakıldığında tertemiz göründüğünden "lup temizidir". Avrupa merkezli kuruluşlar tarafından kullanılan terimdir, berraklığın en üst sınıfıdır.

FL(Flawless) – Kusursuz:
Lup temizi ile aynı sınıftır, Amerikan merkezli kuruluşlar tarafından kullanılan terimdir.

IF(Internally Flawless) – İçi Kusursuz:
10 kat büyüten lupla bakıldığında hiçbir şey görülmez. Bu sınıfı Kusursuz (FL) den ayıran ise mikroskopla bakıldığında taşın içinde bir şey görülememesi sadece yüzeyinde dış kusurlar olmasıdır.

VVS(Very Very Slightly Included) – Çok Çok Hafif İzli:
Bu sınıfa ait olan taşları 10 kat büyüten luplarla incelediğimizde izlerin varlığını anlık olarak görebileceğiz ve kesinleştiremeyeceğiz. Mikroskop altında inceleme yapılmadan bir taşın VVS sınıfında olduğu söylenemez. VVS içinde 1 ve 2 olmak üzere ayrılır. 1 numara bir üst sınıfa yakın berraklıkta olana, 2 numara alt sınıfa yakın olana verilir.

VS(Very Slightly Included) – Çok Hafif İzli:
VS taşlar, 10 kat büyüten luplarla bakıldığında ya göze küçük gelecek boyutta izler bulunduracak ya da taşa ilk bakışta görünmeyen uzun ve dikkatli inceleme sonucunda fark edilecek izler olacaktır. Bu sınıfı VVS ten ayıran, lupta şüpheye yer bırakmadan tespit edilebilmesidir. Ticareti sıkça yapılan taşların temiz sınıfıdır. Bu da aynı şekilde ikiye ayrılır.

SI(Slightly Included) – Hafif İzli:
Bu sınıfta olan taşlara ise lupla baktığımızda çok rahat bir şekilde içindeki izleri görmemiz gerekir. Piyasada ticareti yapılan taşların orta sınıfıdır. Aynı şekilde içinde 1 ve 2 olacak şekilde ayrılır. Bildiğimiz üzere berraklık konusunda yorum farklılıkları olmaktadır. En sık karşılaşılan SI 2 ile I 1 arasındaki görüş farklılıklarıdır ve ciddi bir fiyat farkı olduğu için de SI 3 diye bir geçiş sınıfı oluşturulmuştur. 

Bunu EGL(European Gemological Laboratory) gibi sayılı laboratuvarlarda ve dünyaca kabul gören RAPAPORT fiyat listesinde görebilmekteyiz.

I(Included) / P(Pique) – İzli:
Kabaca tanımı, lup kullanmaya gerek kalmadan çıplak gözle bile görülecek izler bulundurmalarıdır. Amerikan merkezli kuruluşlarda I (included), Avrupa merkezli kuruluşlardaysa P(pique) diye adlandırılır. Bu sınıf içinde üçe ayrılır.

Kabaca tanımlamaları yaptık ancak başta dediğimiz gibi bu husus farklı yorumlara açıktır. Her bir elmasın içi birbirinden farklı olduğu için ayrı ayrı yorum gerektirir. Kabaca tanımların nasıl esnediğinden bahsedelim. Çıplak gözle içindeki izi görebiliyorsak taşı pique sınıfına dahil ediyoruz dedik ama bu aslında taşın boyutuyla alakalıdır. 0.10 ct bir taşın değil içindeki izi çıplak gözle görebilmek fasetlerini bile ayırt etmek mümkün değildir, o yüzden de onu pique sınıfına dahil edecek izleri de çıplak gözle göremeyiz. 

Aynı şekilde 3.00 ct bir taşın ise bu sefer bütün fasetleri bir bir görülebilirken onu SI sınıfına dahil edecek bir iz rahatça çıplak gözle görülebilir. Yani bizim için önemli olan aslında taşın ne kadarı temiz ne kadarı dolu onu belirlemek. Taşlar büyüdükçe onu pique sınıfına düşürebilecek izin de haliyle büyümesi gerekmektedir.




Pırlanta eğitimlerimize katılmak için başvuru formundan veya egitim@sinapirlanta.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Tektaş Yüzük Alırken Nelere Dikkat Etmeli?

Bir tektaş yüzük alırken dikkat edilecek pek çok husus vardır. Şimdi bu konuları biraz ele alalım. Tektaş yüzük günümüzde evlenme teklifl...